Türk Futbolunun Acı Kazancı – Sami Hoşses

Bugün film-dizi konseptinin biraz dışındaki bir konudan bahsedeceğim. Her Türk erkeğinin hayatının bir döneminin geçtiği halı saha trajedilerinden. 7’den 77’ye herkesi görmek mümkün halı sahalarda. Sonuçta futbol bizim için önemli. İzlemesi kadar oynaması da önemli. Bi düşünün. 8. lig amatörde antremana çıkan birisi bile eski topçuyum ben diyor. Yani topçu olmak kıymetli prim yapan birşey. Oynayanların yaşı, oynayan kişinin bununla prim yapması, ortamlarda Messi gibiydim demesi hiç önemli değil. Önemli olan ya da vahim olan kendisinin de buna inanması. Şimdi size bu duruma düşmüş bir yakınımdan bahsedeceğim. İsim verip rencide etmeyeceğim tabi 🙂 Kendisine Sami Hoşses nicki ile hitap edeceğim.

Halı saha benim de 10 yılı aşkın süredir top koşturduğum bi alan. Benim de sahanın yıldızı olduğum günler ya da kenardaki seyirci kadar etkisiz olduğum günler oldu. Ama ben bunun bilincinde bir oyuncuyum. Sami Hoşses maçtaki yaptıkları ne olursa olsun, isterse kendi kalesine hat-trick yapsın bunu dünya şampiyonası kupasını getirmiş gibi anlatıyor. Ya da şöyle söyleyeyim. Kendisine desek ki bu akşam saat 8 de maç var gelir misin? Sonra da saat 7 de arayıp maç iptal oldu desek. Ertesi gün, akşam baya iyiydim yaaaaa nidaları ile bunu anlatır. Ama maç iptal olmamış mıydı diye birisi sorduğunda pardon dil alışkanlığı der 🙂

İkinci olarak herkesin iyi olduğu bi alan vardır. Kimi iyi kalecidir kimi iyi defans kimi iyi forvet. Sami Hoşses kariyerine forvet olarak başlamış 20 sene önce. Tabi o zamanlar tanımıyorum kendisini. Sonra ben artık koşamıyorum deyip kaleye geçer. Yukarıda da anlattığım gibi yediği gollerdeki hatasını değil kazara kurtardığı topları anlatırdı. Ama biz yine de her maç çağırırdık. Sonuçta halı sahada kaleci bulunmaz nimet. Sonra ne olduysa birden sahalara dönme kararı aldı Sami Hoşses. Yapma etme dedik ama dinletemedik, sonuçta büyüğümüz. Tamam değişmeli geçeriz kaleye dedik. En nihayetinde de kaleye hiç geçmemeye başladı. Buna da eyvallah dedik, bari defansta dur, koşamıyorum diyen sensin. Yine her zamanki gibi buna da ilk başta tamam deyip son maçta rakip kaleciden de ilerde tamamladı maçı 🙂

En temel özelliği de çalım sevdası. Şunu abartmadan söylüyorum; kaleciyi de geçip tekrar geriye dönüp adam çalımlamaya çalışıp topu kaptırdığını gördüm. Halbuki futbolda temel amaç topu kale çizgisinden geçirmek. 10 kişiyi geçip de atsan da 1 gol sayılıyor kaleden kaleye atsan da. Şimdilik kendisine daha fazla yüklenmek istemiyorum.

Kendisine bir kaç tavsiyede bulunacağım, umarım dikkate alır:

  • Halı sahada aynı renk yelek giydikleriniz ile takım arkadaşısınız, onlara topu atabilirsiniz.
  • Durarak hareket etmeden hatta bir gram terlemeden (ki bu gerçek) futbol oynayabileceğiniz başka alanlar var.
  • Bireysel sporlar da var, sadece kendinizin oynayabileceği.
  • İllaki futbol olacak diyorsanız bu konuda araştırma yazıp makaleler yayınlayabilirsiniz.

Bu yazıdan kendisine umarım bir ders çıkartır yoksa milyonlar kendisinin futbol kariyerini buradan okumaya devam edecek..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir