Boardwalk Empire

Bir dizinin daha sonuna geldik. Bu kadar durağan bir diziyi bu kadar çabuk bitireceğimi tahmin etmemiştim. Öyle her bölüm bir aksiyon yok ya da inanılmaz bir suç-gerilim döngüsü yok ama ortam ve oyunculuklar her bölümde efsane diyebilirim. Başrolde Steve Buscemi akmış resmen. Yan oyuncular da çok başarılı. Hele The Wire dizisinde Omar olarak bildiğimiz Michael Kenneth Williams sen nasıl bir kralsın. Çok çok başarılı bir ekip olmuş diyebilirim. Konuya gelecek olursak; 1920’lerin Atlantic City’si diyebilirim. O bölge ve civarının yeni yeni oluştuğu dönemler. Her yer yavaş yavaş değerleniyor ve tahmin edeceğiniz gibi bu durumdan para kazanmak isteyen çok fazla grup var. Ha bir de içki yasağının olduğu yıllar bilgisini de vereyim. Yani her türlü ranta açık ortam.

Şimdi gelelim ekiplere;

1- Atlantic City’nin haşarı çocukları: Dizideki adıyla Nucky Thompson ekip başı diyebilirim. En zengin değil, en kuvvetli değil, en sevilen değil kesinlikle. Ama en zeki ve en iyi insan ilişkisi kurabilen kişi olduğu için sözü geçen abimiz kendisi.

2- İtalyanlar: Bunlar kendi içinde bölünmüş durumda. Chicago’da takılan bir ekip var bir de New Jersey’de takılan ekip var. Duruma göre safları değişebiliyor. Bir araya gelip birilerini ortadan kaldırdıkları gibi karşı karşıya geldikleri de olmuyor değil.

3- Siyahi Arkadaşlar: Burada da ekip lideri rolünde Chalky White var. O dönemler siyahi olup masada sandalye kapmak nasıl bir kafa gerektiriyor siz düşünün.

4- Diğerleri: Aslında diğer dediğime bakmayın önemli kişiler gelip geçti ama daha detaya inmemek için böyle dedim. İşte İrlanda kökenliler var, Libya ekibi diye bir şey var. İhtiyarların desteklediği birileri var vs.

Dizinin geneli bu ekiplerin birbiri ile mücadelesi ve nasıl para kazandıklarını üzerine. İçki yasağını nasıl deleriz. Kime nasıl rüşvet veririz. Filancayı bakan seçtirirsek şöyle olur, bu arsayı biz alırsak sınırdan mal kaçırırız gibi planlar var. Tabi bu planlar hep masa başında olup bitmiyor. Bazen çok fazla kan dökülüyor. Kimileri milyonlar kazanırken kimileri silinip gidiyor.

Tüm bu olan bitlerin arasında küçük küçük gönül ilişkileri de işleniyor dizi de. Ama hiç bir zaman dizinin en önemli olayı olmuyor. Bu gönül işlerinin sebep olduğu ve kanlı sonuçlanan tartışmalar da olmadı değil.

İyilerin kötüye evrildiği, kötülerin daha da kötü olduğu, bir polisin bir katil olarak çıktığı olaylar mevcut. Bunlar çok klişe gelebilir. Ama olayların akışı o kadar gerçekçi ki klişe olması umrunuzda olmuyor.

Son olarak modaya değinmeden geçemeyeceğim. Hakkaten bu konuda geriye gidiyoruz sanırım. Sokağa takım elbisesiz ve bakımsız çıkmak yasak sanırım. Herkes jilet gibi. Bu saydığım yetkili abileri demiyorum, sıradan vatandaşlar da böyle.

Dönem dizilerini seviyorum diyorsanız kesinlikle kaçırmayın derim. Bu kadar durağan ama kendini izleten diziler kolay kolay bulunmuyor..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir