Decision to Leave
Öncelikle filmi izleyeli çok oldu belirteyim. Zaten hatırlamak için bir kaç yere baktım. Tam anlamiyla olmasa da filmi hatırlayabildim. En azından öyle düşünüyorum 🙂 Şimdi efendim filmimiz dram, suç ve tabi ki gerilim üçgenine sahip. Zaten olay bir cinayet ile başlıyor. Sonra bu cinayeti araştırmak için bir dedektif görevlendiriliyor, sonra da bu dedektif ile ölen adamin eşi arasında garip bir ilişki başlıyor. Garip dediysem gerçekten garip, öyle birbirlerine sular seller gibi aşık olup pempe panjurlu ev hayali kurmuyorlar. Ha bu demek değil ki arada bir etkileşim yok. Yazarken bile ne kadar garip olduğunu hatırladım bu olayın.
Efendim, film oldukça sakin, ama bir şekilde merak içerisinde izlemeye devam ediyorsunuz. Böyle küçük küçük gerilimler, tam çözdüm derken sizi ters köşe yapmalar mevcut. O yüzden filmdeki davayı çözmeye pek uğraşmayın derim. Zaten filmin de ağır basan kısmı polisiye tarafı değil.
Bu ikili arasında dediğim gibi garip bi etkileşim var, polis sırf bu dava için başka şehirden geliyor falan. Bazen gelmek için bahane uyduruyor, eşine yalanlar söylüyor. Evet evet polis evli.
Peki ablamız ne yapıyor? O da farklı bir ilişki sarmalında. İkinci eşinin ölümündan sonra yeni bir ilişkiye yelken açıyor ama aklı hala poliste. Böyle sevipte kavuşamayan bir çift desem, değiller. Hayan önlerine hep engel çıkartıyor desem, yine değil. Sanki bir arada olmayı değil de bir arada olmanın hayalini yaşamayı daha çok seviyorlar gibi.
Neyse efendim, yukarda da bahsettiğim gibi garip bir film. Özellikle çekimler ve diyaloglar çok etkileyici demiş diğer izleyenler. O konuların olimpiyatçısı olmadığım için bir yorum yapamayacağım. Denk gelirseniz izleyin, ama izlemezseniz de çok büyük bir eksiklik hissetmezsiniz..