Tag Archives: 2001

El espinazo del diablo

2001 yapımı ispanyol filmi. Drama ve korku türünde olduğunu izledikten sonra farkettik. Filmde korku adına arada bir fısıltılar duyduk, gölgeler gördük o kadar. Asıl olay 1930 lardaki savaş. Bu savaşta savaşa gidenlerin çocuklarını bıraktığı bir yurt gibi bi yer var. Orda bi teyze var, müdüre. Onun da savaşa gidenlere silah alsınlar diye verdiği altınları var.

Source Code

Bilim kurguya karşıyım aslında. Arada çok güzel filmler denk geliyor o ayrı. Ama genel olarak bi filmin türü bilim kurguysa surat asılıyor. Bu filme karşı gayet pozitiftim. 2011 yapımı dedik, öven arkadaşlar da oldu. Başlangıç iyi güzel, ancak nerden bilebilirim ki film boyunca o başlangıcı 15 kere izleyeceğimi. Zamanda yolculuktan bi parça, Dejavu dan bi tutam al sana source code.

Tam olay nedir diyecek olursanız. Böyle fizikten falan bi yerlere bağlıyolar konuyu, geçmişe gidiyor eleman. Her gidişinde de 8 dakika kalıyor. O geçmişte birşeyler araştırıyor. Bulacağı olay gelecekteki bir olayı engelleyecek. Tabi ilk seferde bulamadığı için ha boyna geri gidiyoruz, aynı sahneler, aynı kişiler vs. Arada replikler değişiyor ama bu sıkılmanızı engellemiyor.

Sık sık yaaaaaaaa, üfffffff diyebileceğiniz bir film. Ne kadar bilim kurgu hayranı olsanız da bu filmi seveceğinizden çok da emin değilim. Ama yok sen anlamamışsındır, aslında iyidir diyecek olursanız. İndirmesi ve izlemesi bedava.

Sweet November

Sweet November insanı hayran bırakan harika bir film, müthiş bir aşk hikayesi ve dram. Çok nadiren bir filme bu kadar övgü yağdırabilirim. Demekki beni derinden etkilemeyi başarmış ya da şu an filmi izlememin hemen ardından yazımı yazdığım için tesiri hala sürmekte. Filmi bu kadar beğenmemin birkaç sebebi var. Bunların başlıcaları; Charlize Theron’un başrolu oynaması, filmin San Francisco’da çekilmesi, güzel bir hikayeye sahip olması ve tabi Enya’nın şarkısı.

Charlize Theron güzelliğiyle, oyunculuğuyla ve sevimli karakteriyle gönüllerde taht kurmayı başarıyor. San Fransisco ise bu film için sanki biçilmiş kaftan. Şehrin hem modern binaların, gökdelenlerin hem de hem de daha basit alçak katlı evlerin oluşturduğu çok yönlü bir yapısı var. Ayrıca okyanus kenarında olması ve ikliminin kasım ayında bile 15 derece civarında seyretmesi benim bu şehre hayran olmama bir diğer sebep.

Gelelim hikayeye. Nelson (Keanu Reeves) reklamcılık sektöründe çalışan kendisini işine adamış çok başarılı ama egosuda bir o kadar yüksek biri. Bir gün ehliyet için girdiği bir testte Sara (Charlize Theron) ile karşılaşır. Sara da değişik bir tarzı olan, rahat, özgür, ‘hayatın anlamını çözdüm’ havalarında takılan çekici bir bayan. Bunların ilk tanışması tartışmayla başlar ve sonra aşık olurlar. Burada kendime “bir kadın bir erkeğe hatta egosu zirvelerde dolaşan bir erkeğe bile herşeyi yaptırabilir mi” sorusunu sormadan geçemedim. Sanırım  şarkıda da dediği gibi yolun seni nereye götürdüğünü kim söyleyebilirki. Bir bakmışsın “I live for one thing: to love you” deme seviyesine kadar gelmişsin.

Gayet klasik bir hikaye gibi gözükse de filmi izledikçe farklılaştığını anlıyorsunuz. Bu arada Charlize Theron’un oyunculuğunu oldukça beğenirken Keanu Reeves’in biraz odun gibi durduğunu söylemeden geçemiyeceğim. Bunun da  filmin Matrix serisinin arasına denk geldğinden tahmin ediyorum. Son olarak filmin aralarında geçen Enya’nın “Only Time” şarkısının sözlerine de bir kere bakmaya değer.