Better Call Saul – 2
İlk sezon bittiğinde içimde bir heyecan bir boşluk oluşmuştu. Bu durum ikinci sezon bittiğinde daha da büyüdü. Bunun sebebi dizinin giderek Breaking Bad’e yaklaşması. Dizinin başından beri Soul ve Mike var zaten. Gerçi henüz Saul olmadı ama olacak. Bunlara ek olarak ikinci sezonda Tuco, Salamanca ve Salamanca’nın yeğenleri işin içine girince bir an WW’ın ya da Pinkman’ın bir yerlerden geçeceğini düşünmedim değil. Bu heyecanımdan ötürü biraz sağda soldaki yorumları okudum. Haliyle öncelikle Gus’ın diziye gireceğini gördüm. Zaten mantıklısı da bu.
Karakter dönüşümü hala bitmedi yani hala o üçkağıtçı, kötü adamları savunan, gerektiğinde rüşver verip gerektiğinde yalan söyleyen Saul Goodman henüz oluşmadı. Ama üçüncü sezonda bu dönüşümün gerçekleşeceğine inanıyorum. Zaten pat diye olsaydı çok havada kalırdı. Şuan neden böyle bir yola gireceğini anlayabiliyoruz. Özellikle abisi ile çocukluktan bu yana gelen husumeti gözümüze sokuldu. En sonunda lanet olsun senin gibi abiye diyecek herhalde.
Buna ek olarak küçük bir gönül işi de var Jimm’nin. O da abartılmadan gösteriliyor. Bence bu da çok mantıklı. Çünkü bu dönüşüm esnasında Jimmy’nin birilerini birşeyleri arkasında bırakması gerekiyor. Bunun altyapısı olarak aile ve sevilen bir kadın oluşturmak başarılı bir tercih diyebilirim.
İkinci sezonun son bölümün son altyazısı “2017’de görüşmek üzere.” Şimdilik izleyeceğim diziler olduğu için yokluğunu hissetmeyeceğim diye düşünüyorum ama stoklarım bittiğinde gün saymaya başlayabilirim.