The Lobster

Filmin konusunu okuyunca çok ilginç gelmişti ve gerçekten çok değişik bir film motivasyonu ile başladım izlemeye. Belli bir süre de bu şekilde gitti zaten. Ama bi dakika, filmi kötülemeden kimin oynadığını yazmam lazım. Şöyle söyleyeyim aklınıza 3 isim getirin kesinlikle onlardan biri. Tabi ki Colin Farrell. Adam gerçekten Joker her filmde oynuyor. Bu kadar gözüme batmıyordu bu atamın her filmde olması ama bi dizide baya bi dalgasını geçmişlerdi oradan aklımda kaldı. Neyse konumuza dönecek olursak, film yalnızlığın yasak olduğu bir yeri anlatıyor.

Yalnız insanlar yakalanıyor ve bir tesise götürülüyor. Bu tesiste 45 gün içinde birini bulmak ve çiftler tarafına geçmek zorundalar. Eğer bunu yapamazlarsa bir hayvana dönüşüyorlar. Hangi hayvana dönüşeceklerini de seçebiliyorlar. Öyle güzel bir yönetim var yani. Tabi yalnız yaşamak da mümkün o tesiste. Belirli zamanlarda av düzenleniyor. O avlarda yalnız insanlar ellerine silahlar verilerek ormana salınıyor. Ne kadar çok yalnız insan öldürürseniz o kadar gün ekleniyor kalan gününüze. Tabi bu çetrefilli bir yol. İşin en kolayı kendinize en uygun kişiyi bulup bir çift olabilmek. İsteseniz de istemeseniz de çift olmaya zorlanıyorsunuz yani.

Filmin ikinci bölümünde de bir şekilde bu tesisten kurtulan insanlar var. Bu insanlar da bir toplulu kurmuş durumda ve amaçları çiftleri ayırmak yani yalnızlığa sürüklemek. Zaten grup içerisinde ikili ilişkiler ölüm sebebi.

Bir tarafta çift olmaya zorlanan bir tesis, diğer tarafta karşı cinse yan gözle bakmanın bile kelle götürebileceği bir ortam. Kahramanımız her iki ortamda da bulunuyor ve tahmin edebileceğiniz gibi aşkı yasak yerde buluyor.

Bu arada gerçek dünya da hala mevcut. Yani tesiste çift olup çift kalabilmeyi başaranlar gerçek dünyaya salınıyor. Ama sürekli kontroller var orada, gerçekten çift misiniz yoksa bi üçkağıt var mı diye.

Kahramanımız bu 3 ortam içerisinde bulunuyor. Bazen korkarak bazen isteyerek.

Filmin başlarında çok merakla izliyordum ama sonlarına doğru biraz sıkmaya başladı diyebilirim. Zaten filmin sonu da izleyiciye bırakılan cinsten. Siz sevdiğinizi için nelerden vazgeçebilirsiniz mesajını veriyor.

Kötü dersem ayıp olur ama birilerine önereceğimi de düşünmüyorum açıkçası.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir