Tag Archives: Russell Crowe

L.A. Confidential

Bu filmi yıllardır görüyordum hep bi izleyeceğim diyordum ama nedense izleyememiştim. O kadroyu görüp nasıl izlememişim bunca sene o da ayrı mesele. Kevin SpaceyRussell CroweGuy Pearce ve bu efsanelerin yanında Kim Basinger. Deselerki 3 – 5 kişi seç film çeksinler bu 3 kişiyi banko seçerim heralde. Basinger olmasa da olur ama şu üç adam hakikaten oyunculuğun kitabını yazmıştır. Hikaye açısından olmasa da oyunculuk açısından doyacağımızın garantisi vardı yani. Öyle de oldu.

The Nice Guys

Uzun bir aranın ardından film izleyebildim. Hem yoğuluk hem internet olmaması derken neredeyse iki ay geçmiş film izlemeden. En büyük korkum bu kadar aradan sonra çöp bir film ile dönmekti. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Sadece ayakta dursalar bile kendilerini izletebilecek Russell Crowe ve Ryan Gosling başrolde. Bu ikilinin komedi filminde bir araya gelmesi de ayrı bir güzel olmuş bence. Hemen ağlamalı, yokluktan gelmeli bir film beklentisi oluşuyor nedense bu oyuncuları görünce. Ancak bu sefer ağlamak yok hatta bazı sahnelerde sağlam güldürme var.

The Water Diviner

Türkçe’ye “Son Umut” olarak çevrildi bu filmin adı. Aslında adam baya su kuyusu kazan bir adam ama, film çevirilerinde nasıl bir mantık izleniyor bilmiyorum. Vizyona girmeden çok konuşuldu. Başrollerde  Russell CroweYilmaz Erdogan ve Cem Yilmaz var. Aslında bizimkiler çok da başrol değil ama bu konuda duygusal davrandım diyebilirim. Hikayeye gelecek olursak, taaaa Çanakkale savaşına gidiyoruz. Çocuklarını bu savaşa gönderen bir Avustralyalı babanın çocuklarını bulma mücadelesi. Tabi bi yandan ne işin var bu kadar uzakta diyoruz ama tarih bilgim bu durumu eleştirecek kadar fazla olmadığı için sessizliğimi koruyorum.

Man of Steel

Daha önce izlediğimiz 6589 tane Superman filmini bir kenara koyun dercesine herşeyi baştan alan bir Superman filmi. Ne mi farklı? Oyuncu kadrosu biraz ünlü. Örneğin   var. Onun yanı sıra  var. Bunlar kadar tanınmasa da  ve esas oğlanı oynayan . Kadro oldukça kaliteli. Peki filmde neler var diyecek olursanız. Herkesin bildiği Superman hikayesinden farklı hiçbir şey yok diyebilirim.

Les Misérables

Sonunda izledik kendisini. Film yaklaşık bir aydır elimde ama bir türlü izleyemiyordum. Aslında bir taraftan da acaba niye izleyemiyorum bir türlü, her işte bir hayır vardır diyordum kendime.

Romper Stomper

1992 yapımı bir film. Russell Crowe’ un kendini farkettirdiği film olarak da konuşulmaktadır. Hakikaten fark edilmeyecek gibi değil. Bizim bildiğimiz aile babası, çocuk sevdalısı, vatan kurtaran adam gitmiş yerine kendi grubundan hariç herkesten nefret eden bir nazi gelmiş. Yaptıklarını görseniz kınarsınız. Artık meşur olucam diye mi yoksa sanat için herşeyi yaparım mantığıyla mı bu rolü kabul etmiş bilmiyorum ama filmde şunu gördük; bir piskopatı da oynayabiliyormuş kendisi. Fena mı olmuş? Aslında çeşit açısından iyi olmuş. Russell Crowe deyince akla hemen ezik, mağdur bir tip geliyordu. Bu film ne kadar eski de olsa böyle düşünmeme engel olacaktır.

Biraz da filmden bahsedeyim. Kendi mahallelerindeki çekik gözlülerle alıp veremedikleri var. Nerde görseler kıstırıyorlar köşeye. Ama son gülen iyi gülüyor. Çekirge misali toplanıyor çekik gençlik ve o mahalleyi dar ediyorlar Russell Crowe ve çetesine. Film bu kaçışın ve bu süreçteki grup içi çatışmaların hikayesi. Bu kadar büyük bir oyuncunun çıkış yaptığı film olarak adlandırılan bu filmi izlemek gerekir diye düşünüyorum. Ha bir yerde karşımıza çıkar mı? KPSS de sorarlar mı bilmiyorum ama, yeri gelir şeklinizi koyarsınız.