ömer aydın | blog mu yazsak?

Adil bir yarışmanın sonucunda bu kitabı kazandım. Gerçi yarışma benim için daha uygundu ama rakip çok ısrar edince ben de tamam dedim. Bir an benden hızlı karpuz yiyeceğini düşündü sanırım. Tabi ki sürpriz olmadı ve eşit miktardaki karpuzu daha hızlı yiyerek iddiayı kazandım. Sonucunda da bu kitabı aldı kaybeden taraf. Kitap Aldous Huxley tarafından 1932 yılında yazılmış. Aradan 83 sene geçmiş. Çok sıkılacağımı düşünmüştüm açıkçası. Ama hiç de öyle olmadı.

2015 senesinde çekilen bilim kurgu filmlerine senaryo olabilecek bir içeriğe sahip kitap. O yıllarda bu konuları nasıl ele almış hala şaşırıyorum. İnsanların yapay yollarla çoğaldığı, öğrenmenin uykuda yapıldığı, hareketlerin insanlara öğretildiği bir nevi robot bir neslin yaşadığı ortam ele alınıyor. Hatta normal yollarla doğan insanlara “Yabani” deniliyor. Kabul gören doğum şekli ise laboratuar ortamında yeni insanların “yaratılması” (töbe töbee).

Kitap tabi sadece bunun üzerine değil. Burada kurulan ortam tabi ki herkesi memnun etmiyor. Birileri birşeyleri değiştirmek istiyor. Tabi bu durumda neler olabileceği ortam ütopik de olsa aynı. İsyan edenler bir şekilde bastırılıyor. Günümüzde olsa belki kaba kuvvetle, ya da korku ile yapılabilir bu. Ama kitapta bu bastırma yine o yapay ortamın özellikleri ile yapılıyor. Kendi yarattıkları ortamın kölesi olmak gibi bir durum söz konusu aslında.

Hem içeriği hem de yazıldığı sene göz önünde bulundurulursa kitap başarılı. Dili de oldukça basit. Okurken acaba bizim için kimler yabani bunu düşünmekte fayda var.