Eto’o Bitti

Sene 2006 aylardan Ocak bilemedin Şubat. ODTÜ’ye yeni adım atmış olmanın tedirginliğini atlatmışım. Hala ilk dönemki arkadaşlarımla takılıyorum. Tabi hazırlık okuduğumu belirtmemde fayda var. Okulun yüzde 90’ı hazırlığı tatil olarak görse de hazırlığı bitirmek benim için hiç kolay olmadı. Neyse konudan sapmayalım. Hazırlığın ilk dönemin arkadaşlarla takılıyorum demiştim. Ama tabi yeni insanlarla da kaynaşmak ta fayda var. Sınıfa şöyle bir baktım. Herkes bi cins. Kimi Polat Alemdar triplerinde (o zamanlar çok revaçtaydı), bunun yanında gezen Memati pozlarında. Sağa bakıyorum iki tane gazete okuyan bi eleman 100 yıllık siyasetçiymiş gibi konuşuyor, sola bakıyorum banane siyasetten abi akşam içmeye geliyo musun diyenler.

Bu tabloda değişmeyen bir kaç eleman var. Zaten bir tanesi ile Work&Travel’a gittim diğeri de bu yazının ana karakterini canlandıran kişi. Ne zaman baksam elinde telefon. Sürekli tuşlara basıyor. Hani elindekinin telefon olduğunu bilmesem hasta diyeceğim. Neyse gel gelelim sonralardan öğrendik ki bu kardeşimizin uzaklarda bir sevdiği varmış. Bunu öğrendikten sonra telefon olayı biraz daha mantıklı gelmeye başladı. Gerçi yok be hacı günde 1000 mesaj yine mantıksız 🙂

Bu arkadaşla (adı Semih bu arada) hazırlıktan sonra da arkadaşlığımız devam etti. Şöyle ki; hazırlık ilk dönemki yakın arkadaşlarımla eve çıkmıştım. Bunlardan bir tanesi (Yasin) inşaat mühendisliği okuyor. Semih de inşaat okuyor. Zaten kafalar aynı çalışınca insanların birbirini bulması çok da zor olmuyor. Aradan vakit geçince bi baktım Yasin ile Semih de takılmaya başlamış. Böylece arkadaşlık kopmamış oldu.

Lisans boyunca kalabalık bir arkadaş kitlesi olarak hep beraber takıldık diyebilirim. Lisanstan sonra “this is the risk” dedim ve Semih ile aynı eve taşındım. Şimdi Semih’ten biraz daha detaylı bahsetmek lazım.

Semih aramızda şansı ile tanınır. Hatta ben şunu diyorum kendisi için “gökten üç elma düşse üçü de Semih’e düşer”. Şansının yanı sıra Semih istediği organize etme özelliği ile de tanınır. Şöyle bir örnek vereyim. Mesela 6 kişiyiz ve bi yere yemeğe gideceğiz. Herkes hararetli bir şekilde diğerlerini kendi istediği yere yönlendirmeye çalışıyor. Ama sonuç olarak bi bakıyoruz yine Burger King’deyiz. Nasıl oluyor anlamıyoruz ama bir şekilde bir bakmışız Semih’in dediği olmuş. Bunu yaparken de klasik cümlesini söylemeyi unutmuyor “Yine de siz bilirsiniz de”.

Kendisinin bilinen diğer özelliği de tutumlu olması. Gerçi tutumlu demek 10 liralık bir şeyi 5 liraya almak olarak tanımlanabilir. Semih ise 10 liralık bir şeyi bedavaya alıp üzerine 3 lira alma özelliğine sahip. Nerde adı duyulmamış bi kaşar var bizim evde. Neymiş indirimdeymiş, neymiş bir alana 5 bedavaymış.

Diğer arkadaşların çok bilmediği ama benim bildiğim özelliği de gerçekten pasaklı bir arkadaş olması. Aynı evde yaşayınca ister istemez bunları görüyosunuz. Önceden bulaşık makinemiz yoktu ve bulaşıkları biz yıkıyorduk. Tabi ben 5 defa yıkıyorsam Semih 1 defa yıkıyordu. Sonra bulaşık makinesi aldık. Hadi yıkamıyorsun tamam da, arkadaş şu kullandığın bardağı makineye koy. Neymiş, hacı ben onu yarın da kullanıcam. O zaman temizle yerine koy diyorum. Bu sefer de “hacı yıkarım be ya” repliği. Evin heryerindeki çoraplardan bahsedip sizin de canınızı sıkmak istemiyorum:)

Peki bu yazıyı neden yazdım? Evet Semih’de artık evlilik trenine binen kardeşlerimizden. Mesaj ile ulaşabileceği maksimum noktaya ulaştığı için evlilik kararı aldı kendisi ve 01.12.2013 tarihinde bu kararı resmileştirdi. Bizler de Bursa’ya giderek bu ana şahit olduk. Gerçi 12 deyip 2 de üğüne gelmesine biraz kızdık ama sağlık olsun:)

Şimdi 7 yıllık bu kardeşimi büyüttüm, yedirdim, giydirdim ve everdim. Allah’tan ömür boyu mutluluklar diliyorum kendisine. Umarım bir ömür mutlu mesut bir hayat yaşar. Bunca kötü özelliğinden bahsedip böyle noktalamam garip gelebilir ama bizim tarzımız bu döveriz de severiz de 🙂

Son olarak burdan kendisine açık kapıyı bıraktığımı da söylemek istiyorum. Hani alışkanlıktan dolayı bardaklar yine tezgahta kalır, çoraplar etrafa atılırsa muhtemelen akşam kalacak yer lazım olur. Makul bir ücret karşılığında meşhur sarı kanepeyi seve seve hizmete açarım.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir