About Time

Filmi izleyeli bir haftadan fazla oldu ama yazacak vakit bulamadım. Bu geçen sürede Eskişehir’de düzenlenen bir organizasyonda eğitim verdik. Ben ilk defa duymuş olsam da etkinliğin 17. si düzenlenmiş bu sene (Akademik Bilişim). Filme dönecek olursak; başrollerde Paul Scholes görünümü altında Domhnall Gleeson ve Rachel McAdams. Buradan da anlayacağımız gibi bir ingiliz filmi. Bu yüzden her zamanki ingilizce eleştirimi artık yapmıyorum. Romantik bir film, farkı ise fantasy kategorisine de sahip olması. Öyle inanılmaz bir bilim kurgu yok tabi sadece zamanda yolculuk söz konusu.

21 yaşına gelen arkadaşımız ailesinin sahip olduğu bu özelliği babasından öğrenir. İlk başta buna inanmasa da gerçekleştiğini görünce heyecanını gizleyemez. Tabi bu özelliğin bir dezavantajı var. Birisi ölürse ve ardından birisi doğarsa ölen kişinin bulunduğu geçmişe gitmek mümkün değil.

Peki aşk ile bu zamanda yolculuk nasıl  bir araya getiriliyor diyecek olursanız. Eleman bi kızla tanışıyor, telefonunu alıyor tabi. Ancak, ailesinde başka bir sorun oluşuyor. Tabi bu sorunun olmaması için geçmişte yaşanmış bir olayın düzeltilmesi gerekiyor. Eleman da madem ailem söz konusu deyip bir anda geçmişe gidiyor ve sorunu çözüyor. Derken o çok beğendiği ve telefonunu aldığı kızın artık onu tanımadığını farkediyor. E kolay değil zamanda yolculuk.

Filmin devamında da bu ikilinin tekrar birbirlerine bağlanmalarını izliyoruz. Tabi ara ara zamanda yolculuk yapılıyor geri geliniyor .

Herşeyi düzeltmek için ikinci bir şansın olması hatta sayısız şansın olması ilk başta güzel geliyor. Ama güç geçtikte elemanın babasından aldığı nasihat daha ağır basıyor: “Hayatını ikinci bir şansın yokmuş gibi düşün ve yaşa”. Zaten öyle diyebilirsiniz ama istediği zamana dönebilen birinin bunu kabullenmesi farklı bir olay tabi.

Ne fantazi tarafı ne de romantizm tarafı abartılmış, dengeli bir film olmuş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir