Kar
Orhan Pamuk’un okuduğum ikinci kitabı. Açıkçası ilk okuduğum kitap kadar beğenmedim. Bunu baştan belirteyim. Yine bir Türkiye hikayesi. Yine oldukça başarılı ama ben önceki kitapla kıyasladığım için sanırım çok çok beğenmedim. Ya da önceki kitaptaki hikayeler daha olası ve gerçekçi geldi bana bilemiyorum. Bu sefer hikayemiz Kars’ta geçiyor. Tabi mevsimlerden kış. Sürekli kar yağıyor. Açıkçası okudukça Kars’a gitme isteği uyandırmıyor değil. Kars’ı bilen birisi kitabı daha da çok sevmiş olabilir çünkü betimlemeler oldukça başarılı. Hiç gitmeyen birisi bile kafasında bir şeyler hayal edebiliyorsa oraları bilen birisi kitabı okurken yaşayabilir.
Hikaye içinde aşk var, ihtiras var, nefret var, gizem var, hacı hoca var, var da var yani. Bunların hepsi tabi ki olası, olası olmayan şey ise bölgesel bir darbe planının yapılması ve hayata geçirilmesi.
Tahmin edeceğiniz gibi aşırı dinciler ve onlara karşı olan ordu mensupları karşı karşıya. Yani öyle cephe savaşı söz konusu değil ama kısa da sürse bir savaş söz konusu.
Başrollerden birisi uzun süredir ülkesinde olmayan bir gazeteci. Zamanında Almanya’ya sürgün yemiş. Memleketi olan Kars’ta intiharlar baş gösteriyor. O da konu ile ilgili bir yazı yazmak için (soranlara öyle diyor en azından) Kars’a dönüyor. Tabi burada eski arkadaşlar, eski anılar ve eski aşklar söz konusu.
Buna ek olarak aşırı dincileri temsil eden bir karakter (Lacivert), ve darbe tarafını temsil eden bir karakter (Sunay Zaim) bulunuyor. Kitabın sonunda ise Orhan Pamuk kendisini dahil ediyor hikayeye (bu hiç olmamış Orhan Bey).
Kitap akıcı, merak uyandırıyor ama o müthiş patlama hiç bir zaman olmuyor. Belki de yazar burada bunu amaçlamıştır bilmiyorum. Yani ne aşkı tam anlıyorsunuz, ne gizemi, ne korkuyu..
Her şeye rağmen okunurluğu yüksek olan bir kitap diyebilirim..