Category Archives: Okudum

İskender

Elif Şafak’ın son kitabı. Daha önce çıkardığı kitapların başarısından mıdır bilmem, çok büyük bir hevesle başladım okumaya. İşler iyice dallandı budaklandı. İçimden geçirdim ki “yine on numara bağlamıştır”. Malesef olmadı. Hani filmlerde olur ya en heyecanlı yerinde elemanın teki uyanır ve her şeyin rüya olduğunu söylerler. İşte bu kitap da onun gibi. Oku oku, en son desinler ki aslında felancayla filanca karışmış.

Bir ailenin soy ağacı ile başlıyor kitap. Kitaptaki bölümler soy ağacındaki kişilerden alıyor ismini. Bir Pembe isimli bölümü okuyorsunuz, bir Yunus. Ordan İskender’e atlıyorsunuz vs. Tesadüflerin olduğu, dramatik bir hali alıyor kitap ilerledikçe. Elif Şafak’ın ilk kitabı olsa iyiy bir başlangıç diyebilirdim ama piyasadaki son kitabı oluğu için tam bir hayal kırıklığı demek zorundayım.

Gregor ve Gri Kehanet

Açlık oyunları serisinin yazarı olan Suzanne Collins ‘in yeni serisinin ilk kitabı. İlk seriye göre hedef kitle biraz daha düşmüş. Kitaba başlarken bu ne la çocuk kitabı gibi diyebilirsiniz. Ben de öyle demiştim. Ama iyi ki gururuma yenik düşmeden okumuşum. Normalde fantezi türünü sevmeyen, ne filmini izleyip ne de kitabını okuyanlar için bu alana bir şans verme açısından iyi bir referans olabilir. Okuduğunuz her şeyi gözlerinizin önünde canlandırabiliyorsunuz. Bence önemli olan da bu zaten. Çocuk kitabı da olsa ,amca kitabı da olsa ben beğendim. Akıcı, heyecanlı bir hikayesi var. İnce bir kitap zaten, bırakın gururu dönün çocukluğunuza. Ayrıca yeni serinin ikinci kitabı piyasaya çıkmış ama henüz korsana düşmedi dedi benim kitapçı, bilginize.

Kukla

Uzunca bir sürenin ardından nihayet bitirdim bu kitabı. Aslında çok hevesli başlamıştım okumaya ama iş, güç, çoluk, çocuk derken bir türlü bitirememiştim. Ahmet Ümit yine şaşırtmadı beni. Kitabın yarısına kadar gayet güzel heyecan verici sizi içine çeken bir kitap. Ama sayfalar azaldıkça kurtlar vadisi kısmı başlıyor. Hadi canım sen de dediğiniz kısımlar geliyor.

Gazeteci Adnan bey ve üvey kardeşi Doğan arasında geçiyor olay. Bu Doğan ülkücü bir arkadaş. Geçmişte yaptıkları, arkadaşlarıyla olan ilişkileri vs. Doğan ölüyor ve bi şekilde üvey abisi bu ölüm olayını araştırmaya başlıyor. Bu araştırma kısmı, bağlantıların kurulması gerçekten çok güzel işlenmiş. Ama okurken acaba nasıl bağlayacaklar diye içinizden geçirdiğiniz an ileri görüşlülüğü ön plana çıkıyor Ahmet Ümit’in ve. Alaattin’in cini misali pat diye biri diğerinin halası çıkıyor, aslında kitabın başında Doğan olan kişi Yalvaç oluyor. İşte paralar sahte, pasaportlar geçersiz falan. Böyle Lost dizisinin finali gibi.

Ama dediğim gibi kurgu, sürükleyicilik iyi kitapta. Şu devirde polisiye yazan Türk yazar bulmak zaten zor. Adamı küstürmeyelim. Okuyun, ilk elinize aldığınız gibi bitirmezseniz sorun yok. Kitap kırk bölüm,  günde 3-4 bölüm okursanız yaklaşık bir hafta çok tat alarak okursunuz. Geri kalanı da kendiniz tamamlarsınız.

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

Bir kitap ismi bu kadar mı saçma olur arkadaş. Birebir çevirmek zorunda mısınız sanki. Yok ütü yapan kız, yok yemek yiyen kız.. İsim yüzünden önyargı ile başladım kitaba. İlk iki kitabın aksine aksiyonu daha az işi sonuca bağlama kitabı olmuş. Lisbeth kızımız herşeyden aklanıyor normal bir hayata kavuşuyor. Kitap tamamen bunun üzerine kurulu. Tabi arada Mikael boş durmuyor. Dava savcısı, avukatı, katibi,polisi önüne kim gelirse bu konuyu detaylı bir biçimde konuşuyor. Konuşmalarda hep Mikael’in evinde bitiyor nedense. Bu görüşmeler sonuçsuz kalmıyor, kötülük yapa cezasını çekiyor. STV de yayınlanmış bir hikayeye dönüşüyor kitap birden. Lisbeth’e karşı oluşan her türlü haksızlıklar sahibini buluyor ve başına bela oluyor. Üçleme kaliteyi giderek düşürmüş diyebilirim. Neyse ki dürdüncü kitap yok, ya da var ama bizimkiler ne yapan kız olarak çevireceklerini düşünüyorlar hala.

Neyse bir seriyi daha bitirdik, dediğim gibi aksiyon az bu kitapta. 800 küsür sayfa ama isteseler 100 sayfada da işi bitirebilirmiş. Olan olgulardaki dayılara oldu. 5 liraya 2 kilo kitap satmak zorunda kalıyorlar. Okumak için acele etmeyin, kenarda dursun. Bi ara okusanız da olur.

Ateşle Oynayan Kız

En son okuduğum kitap bir üçlemenin ikinci kitabı olan ateşle oynayan kız. İlk kitap olan Ejderha Dövmeli Kız ikincisini okumam için referans olmuştu. Ama bu kitabın kendine bile pek hayrı olmadığını söylemeliyim. Ana karakter Salander bizim Polat olmuş. Bilmediği yok. Site hackliyor, motor sürüyor, kamuflaj ustası, boks yapıyor…Bulaşanın canını fena halde yakıyor. Ama aynı zamanda da perdelerini kaldırdığı zaman kedi kadar masum. Tercihler konusunda sıkıntısı var biraz. Kitaptaki ilişkileri okurken bile yoruldum.  Kim kiminle takılıyor, muhtarla bakkalın arasında birşey var mı? ya da dokturun kızı kime göz kırptı soruları aklıma geliyor.  Hatta birkeresinde şöyle bi kitabın adına bakıp Melissa P.’yimi okuyorum acaba dediğim  de oldu açıkcası.

Vel hasılı kemal bu kadar farklı özelliklerin bir karakterde toplanması kitabı polisiyeden çok fanteziye sürüklemiş biraz. Ama herşeye rağmen başlanılan işi bitirme açısından üçünkü kitabı da okuyacağım. Belki orada hak yolu bulur Lisbeth.