Dirty Pretty Things
Bu sefer Türk kızını oynuyor Audrey Tautou. İngiltere’ye gelmiş, burada para biriktirip Amerika’ya gitmenin derdinde. Tabi mülteci hayatı yaşamak zor, devamlı kontrol ediyorlar. İşte sen şunu yapamazsın, senin vatandaşlığın yok çalışamazsın diyorlar. O da kaçak bir şekilde yaşamaya çalışıyor. Kızımızın adı Şenay bu arada. Şenay gibi biri daha var, Okwe. O da aynı amaçla İngiltere’de. Para biriktirip ülkesine dönmek. Peki bu ikisi nerede kesişiyor?İki arkadaş da kaçak bir şekilde çalıştığı için, ortak işlerde bulunmaları çok normal. Bu işlerden bir tanesi de, otel. Otelde garip bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorlar. Derken günün birinde Okwe tuvalette bir kalp buluyor. Evet bildiğiniz insan kalbi. O andan itibaren şimşekler çakmaya başlıyor. Pasaport karşılığı organlarını satan insanların operasyonlarının bu otelde gerçekleştiği ortaya çıkıyor.
Filmin devamında da bizim mültecilerin bu organ piyasası ile ilişkisi ele alınıyor. Öyle aman aman bir hikaye değil. İkisi de kaçak olduğu için polise gidemiyor. İşte Şenay’ın bu durumunu bilen insanlar Şenay’dan farklı istekler de bulunuyorlar. Aynı şekilde Okwe’ye de şantaj yapıyorlar. Tabi aynı şekilde dediğim için yanlış anlamayın. Okwe’nin farklı olayları var.
Şunu da söyleyip bitireyim. Tamam Türk’ler avrupa ülkelerinde çok fazla boy gösteriyor. O yüzden karakterin Türk olması çok garibime gitmedi. Hatta Şenay’ın evinde Yılmaz Güney posterini görünce, adamlara helal olsun detayı düşünmüşler dedim. Ama Bu kadar detayı yakalayan yapımcıların arap müziği eşliğinde Şenay’ı dans ettirmesi hala Araplar ile Türkleri aynı millet zannettiklerini gösteriyor. Çok önemli değil ama artık öğrensinler arkadaş!
Öyle meraktan öldürmeyen ama sıkılıp da kapatılacak kadar kötü bir film değil.