Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk

İskender Pala’nın daha önce sadece Şah&Sultan kitabını okumuştum ve oldukça beğenmiştim. Hatta bu beğeninin gazı ile yazarın diğer kitaplarını da ORJİNAL olarak aldığımı söylemiştim. İlk kitaptan sonra okuduğum yorumlarda Şah&Sultan’ın yazarın ortalamasına göre kötü bir kitap olduğu bu kitabın ise zirve noktası olduğunu görmüştüm. Peki okuduktan sonra görüşlerim hala aynı mı ?Maalesef aynı değil, hatta sorgulamaya başladım yazarı. Bi kere kitap çok edebi. Yarım sayfayı aşan cümleler var. Bi yerden sonra özne kimdi, dolaylı tümleç hangisiydi, fiil hangi zamanda gerçekleşmişti gibi sorular cevapsız kalıyor. Cümlelerin uzun olması bir yana çok fazla eski kelime kullanılmış. Tamam güzel bişey eski dilin kullanılması ama anlaşılmayınca da bi kıymeti kalmıyor be hacı.

Kitaba gelecek olursak; kitapta hikaye kitabın dilinden anlatılıyor. İşte kitap konuşuyor; yok beni okudular, yok beni rafa koydular falan. Bu bölümde genellikle Leyla’ya olan aşkı için konuşuyor kitap. Bir diğer bölüm ise Efendi Fuzuli’nin kitaba sakladığı şifreler ve bu şifrelere ulaşmak isteyen BC üyeleri anlatılıyor. İşte şifre çözülürse bilmem ne kadarlık hazineye ulaşılacak, uzaya yolculuk için gerekli bilimsel kaynaklara ulaşılacak falan.

Kitap 1400 lerden başlıyor Namık Kemal’e kadar geliyor. Bu kadar zaman nasıl geçti diyecek olursanız. Sıkıcı, zorla ilerleyen  ve sürükleyici olmayan bir şekilde diyebilirim. Gelen gideni arattı anlayacağınız. Şah&Sultan’daki heyecan, akıcılık gitmiş yerine 30 sayfa bile art arda zor okunan bir kitap gelmiş.

Umarım diğer kitapları da böyle değildir. Yoksa o kadar para boşa gitmiş olacak ve ben Olgunlar piyasasına geri döneceğim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir