The Lunchbox
Orjinal adıyla Dabba, Türkçe çevirisi de Sefer Tası olan hint filmi. Film izlemek futbola benziyor arkadaşlar. İyi oynayan bir topçuyu ertesi hafta yine ilk 11’e alırsınız. Ben de kötüsü denk gelene kadar kadar hint filmi izlemeye devam edeceğim gibi. Bu sefer ki film biraz farklı. Mesela şarkı türkü yok filmde. O hint filmlerine özgü danslar vs de yok. İkinci olarak film 2 saatten daha kısa. Üçüncü olarak da filmde oynayan birilerini tanıyorum. Life of Pi filminden Irrfan Khan. Burada bir memuru canladırıyor. Çalıştığı bölgede şöyle bir gelenek var. Çalışanların öğle yemekleri evlerden geliyor. Bu işi yapan taşıyıcı firma hergün aynı evlerden yemekleri alıyor ve çalışanlara dağıtıyor. Bilmem kaç milyonda sadece bir kez yemek yanlış kişiye gidiyor (Adamlar Harward tescilli). Bu film de o hatalı teslimat üzerine kurulu.
Yemeğin yanlış gelmesiyle eşiyle arası kötü olan bir kadın ve eşi vefat etmiş bir kişinin arasında bir arkadaşlık başlıyor. Günde tek mektup haliyle. İlk başlarda havadan sudan giden bu sohbet ilerde tahmin edebileceğiniz gibi duygusal boyuta taşınıyor. Hemen offf poooff demeyin, bizdeki gibi evlenip çocuk çoluğa karışmıyorlar. İkisi de birbirinden umut, saygı, sevgi, arkadaşlık görüyor. Onlarca yıldır kimseye iyilik yapmayan bir adam iyilik yapmaya başlıyor. Evinin önünde top oynayan çocuklar artık onu gördüğünde kaçmıyor, el sallıyor.
Diğer yandan eşinin kendisini aldattığını bilen bir kadın yemeklerinin övülmesiyle mutlu oluyor. Evet çok küçük bir olay ama eşinden görmediği değeri 2 satır aracılığı ile de olsa başkasından görmek onu mutlu ediyor.
Filmin sonu ise biraz izleyiciye bırakılmış. İhtimaller kurabilirsiniz kafanızda. Filmin bir diğer güzel tarafı da bu bence.
Yine çok beğendiğim bir film oldu, her ortamda herkes ile rahatça izleyebileceğiniz bir film.