1984
İlk defa 1949 yılında basılmış bu kitap. O zaman anlattıkları ne derece kıymetliydi bilmiyorum ama içinde bulunduğumuz dönem için çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Zaman ve mekan bağımsız kitapta geçenler her ülke, her toprak parçası için geçerli. Kitabın geçtiği dönem 1984 yılı. Gerçek 1984’den farklı olarak herkesin attığı adımı izleyen, söylediği sözleri kaydeden hatta aklından geçeni bile anlayan sistemler var. Sabah uyandığınızda evinizdeki tele ekran size neler yapmanız gerektiğini söylüyor. Eğer yanlış bişey yaparsanız kodunuz ve adınızla beraber fırçayı yiyorsunuz ekrandan. Bu ekranlar hep bilindik yerlerde değil, bazen bir duvara gizlenmiş bazen bir dolaba. İnsanlar aldıkları nefesin, hatta gördükleri rüyanın hesabını vermeye koşullandırılmış durumda.
Tabi ki düzenin başındakiler bu durumdan şikayetçi değil. Ama birileri bu düzene dur demek istiyor. Bırakın iki kişi bir araya gelip bunu konuşmayı, göz göze bile gelemiyorlar birileri bunu anlar diye. Kitapta bu durum mükemmel bir şekilde aktarılmış. O tedirginlik, ya aklımdan geçeni anlarlarsa, ya şuraya baktığımı görürlerse vb. korkular hep tetikte.
Kitap 3 bölüm. İlk bölümde mevcut düzen anlatılıyor. Zaten bahsettim, aldığınız nefes takip ediliyor. İkinci bölümde bir şekilde düzene hayır demek isteyen kişilerin organize olma çabası anlatılıyor. Son bölüm ise en can alıcı kısım bence. Düzene baş kaldırmak isterken yakalanan kişinin tekrar düzene kazandırılmasıyla ilgili. Tabi sıradan biri düzene hayır demek isterse hiç yormadan infaz ediliyor, ama baştaki kişiler ile aynı camiadan birisi bunu deyince öyle hemen üstünü çizmiyorlar.
Peki bu düzene kazandırma işi nasıl oluyor? Size nasıl düşüneceğinizi öğretiyorlar. Sadece lafta değil. Ben patates yemeği sevmem diyen birisine benim favori yemeği patatestir dedirtiyorlar. Dediğim gibi bu sadece söylem değil, aklınızı zihninizi de bu hale getiriyorlar. Tabi bu işlemler tatlı dille yapılmıyor. Kimileri ilk işkencede pes ederken kimileri de vazgeçilmezleri ortaya konulunca pes ediyor.
Kitaptaki bir diğer efsane olay da insanların konuştukları dili değiştirmek. Tabi bunun ha deyince olmayacağını biliyorlar. Yeni geliştirdikleri dilde kullanılacak kelimeleri kısıtlıyorlar. Siz “isyan” kelimesini kullanımdan kaldırırsanız insanlar da bu kelimeyi bilmez ve kullanmaz. Geçiş süreci tamamlanınca insanlar sadece “Büyük Birader”in istediği kelimeleri konuşuyor olacak. Haliyle sadece onun istediklerini düşünecek ve düzen hiç bir zaman bozulmayacak.
Yine kitabın tamamını yazmaya doğru gidiyorum galiba. Burada keseyim en iyisi.
Genelde arkadaşlar hangi filmi ya da diziyi izleyeyim diye soruyorlar ve bu soruların cevabı için ilk üç beş film ve dizi aklımda. Olur da birisi sence hangi kitabı okuyayım derse bu kitap cevapların en başında olacak.