İçimizdeki Şeytan

Uzun zaman olmuştu Türk yazarlardan kitap okumayalı. Dönüşü de kaliteli yaptım vesselam. Sebahattin Ali’nin bu kitabı ilk defa 1940 yılında yayınlanmış. Günümüzde hala bu kadar okunuyorsa, insanlar birbirlerine bu kadar öneriyorlarsa vardır bir hikmeti dedim. Kitabın ana karakterinin adının Ömer olduğunu görünce daha da bir ısındım diyebilirim. Kitabı okuyanlar Allah belasını versin o Ömer’in diyorlardı ama ne yapmış olabilirki diyerek başladım okumaya.

Kitabı okurken sayfaları çevirdikçe neden bir film ya da dizi olayına girmemiş bizimkiler dedim. İyi ki de girmemişler gerçi, mundar ederlerdi içeriği. Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi kişilerin özellikle karar verirken hep bir kötü taraflarının olduğu vurgulanmış. Hakikaten de öyle değil mi? Sürekli sizi kötüye yönlendiren, bencilliği iten sadece kendisinize düşündürtmeyi hedefleyen bir iç sesiniz yok mu? Kimileri bu sesi törpüleyebiliyor kimileri ne derse yapıyor. Bazı kişiler de hiç duymuyor bu sesi.

Bu ses kitaptaki Ömer arkadaşımızı sürekli yönlendiriyor. Böyle yazınca bilim kurguymuş gibi oldu ama alakası yok. Mesela bi örnek vereyim; Ömer yolda yürürken önündeki adamın cüzdanı düşüyor. Ömer bunu görüyor ve tam seslenecekken içine bakıyor. Yüklü bir miktar para olduğunu görünce seslenmekten vazgeçiyor ve cüzdanı cebe atıyor. İşte bu kararı verirken Ömer’in içinde geçenlere iç ses diyorum.

Bu verdiğim örnek kitapta geçmiyor ama bunun gibi durumlar söz konusu. İşi, arkadaşları, akrabaları ve Ömer arasındaki ilişkilerde hep bir yanlış kararlar silsilesi var. Her defasında bu son denilse de hiç son olmuyor.

İnsanoğlunun ne kadar bencil, ne kadar yalancı ne kadar kaypak olabileceğini çok güzel anlatmış üstat.

Severek sıkılmadan okudum. Keşke şimdi okuduğum kitap yerine bu kitabı tekrar okusaydım..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir