The Physician
Filmin özetine baktığımızda Ibn Sina’nın hayatından bir kesit olduğu yazıyordu. Haliyle ilgimizi çekti. İşte tıptı bilimdi buluşlardı baya övmeli bir filmdir diye düşündüm. Bunu iyi anlamda söylüyorum ama. Sonuçta övünebileceğimiz sahiplenebileceğimiz çok fazla bilim insanı yok tarihimizde. Filmin başlamasıyla acaba Ibn Sina’yı ne zaman göreceğiz merakı başladı. Tabi pat diye olmaz bir şekilde ona gidilmesi gerekiyor. Derken kendini insanları iyileştirmeye adayan bir genç “berber” (o zamanlar doktor yerine berber kullanılıyormuş halk arasındaki bu tarz kişiler için) üstadın yanına gitmek istiyor. Tabi öyle kolay bir iş değil bu. Müslüman topraklara gitmek isteyen bir hristiyan sonuçta kendisi. Bu zorluğu aşmak için de yahudiymiş gibi davranıyor. Yahudiler o topraklara girebiliyor ama hristiyanlar giremiyor.
Bilim aşkı, öğrenme aşkı ve fedakarlıklar derken genç berberimiz Ibn Sina’ya ulaşıyor. Biz zannediyoruz ki genç hocasından birşeyler öğrenecek. Ama film öyle bir ilerliyor ki çırak Ibn Sina usta genç berbermiş gibi gösteriliyor. Daha önce denenmeyen şeyleri denemeler, Ibn Sina’nın eksik/hatalı bildiği şeyleri keşfetmeler falan. Tabi bu arada Müslümanlığın barbarlık olduğu ya da bir kesim Müslümanın barbar olduğu defalarca kez zikrediliyor. Din konusuna girilince yahudilerin de zararsız ve ezilen olarak gösterilmesi olmazsa olmaz.
Geçmişte de günümüzde de İslam’ı olduğundan farklı gösteren filmler var ve olmaya da devam edecek. Ama konu Ibn Sina’dan buralara nasıl getirilmiş filmde çok enterasan. Sürekli şarap içen bir Müslüman, harama göz koyan bir hacı var ekranda. Tabi arada tıp ve bilim namına da bazı sahneler var.
Bir çok hatalı/yanlış bilgiyle beraber filmi sonlandırdık. Sadece bir film ile herhangi bir konuda bilgi sahibi olmak çok kolay değil ama kısa bir araştırma yapınca Ibn Sina’nın kökeni, yaptıkları ve hayat anlayışını öğrenebilirsiniz. Ondan sonra da filmin ne kadar boş olduğunu görebilirsiniz.