Hacksaw Ridge
3. dakikasında nasıl bir film olduğunu anladık ama yine de sonuna kadar izledik. Amerika’nın muhteşem bir ülke olduğunu, insanlığa çok değer verdiğini gözümüze soktular. Bu sefer kendi içlerindeki bir olayla değil. İkinci dünya savaşı döneminde geçen bir olay ile bunu yapıyorlar. Eli silah tutan herkes orduya katılıyor. Aralarından bir tanesi de ben savaşa karşıyım, silah tutamam ama ülkeme destek olmalıyım diyor. Bu desteği de savaşta sıhhiye ekibinde bulunarak veriyor. Biraz bodoz konuya girdim ama çok da uzatmayacağım.
Amerikalılar Japonya’da devam eden savaşa sürekli asker gönderiyor. Bu ekiplerden birinde de bizim eleman “Desmond Doss” var. Bu arada film gerçek hikaye. Desmond savaşta yaralanan askerlere yardım ediyor falan. Bir gün saldırı yaparkene Japonlar beklenmedik bir cevap veriyor ve herkes kaçıyor. Tabi hareket edebilen herkes. O andan ertesi güne kadar ise Desmond birilerini taşımaya devam ediyor ve savaş alanında yaralı olan 76 arkadaşını kurtarıyor.
Sonra da savaş karşıtı olsa da bu hareketinden dolayı en yüksek onur madalyası ile ödüllendiriliyor. Bütün film boyunca sanki Japonlar Amerikayı istila etmiş gibi gösteriyorlar haliyle. Japonlar barbar, cani, katil. Amerikalılar ise “topraklarını” korumak için cansiperhane mücadele ediyor.
Dediğim gibi filmin en başından böyle olacağı belliydi ama bile bile lades olduk.
Amerikalılar belli ki yüklenip puanı şişirmişler. Bizim için vakit kaybından öteye gidemedi..