İkinci Katil
Tiyatro sezonunu da açmış bulunuyoruz. Öncelikle en baştan belirteyim. Tiyatroya kiminle gittiğiniz çok önemli. Oyunun ortasında telefonunu çıkartıp mesaj atan ya da ne bileyim pat diye burası yemek mi kokuyor ya diyen biriyle gitmeyin bence. Oyuna dönecek olursak; çok daha güzel bir giriş yapmak isterdim sezona ama bu sefer böyle oldu. Öyle inanılmaz kötü bir oyun değil ama gereksiz uzun bir oyun diyebilirim. Ayrıca oyun boyunca liseli atışması gibiydi. Her replik kafileyi. “Eğer isterse kralımız can almamızı, sanmasin bırakırız vücutta o başı” yada ne bileyim “sevdiğim kadın koy derse baya şarap, üzüm bahçesini baştan ekerim olsam da harap” gibi bir ton laf duyuyorsunuz. Açıkçası yarım saat sonra falan da sıkmaya başlıyor bu durum.
Oyunun güzel tarafı ise Türkçe yazımış olması. Genelde çeviri oyunlar sahneleniyor ama bu sefer yerli malı bir senaryo izledik. Tabi araya Türkçe’ye has bir iki şaka da sıkıştırılmış, fena da olmamış. Bunun yanında oyunculuk da başarılı diyebilirim. Konu ise tarihsel bir olay. Kral Macbeth bazı kişileri öldürtmek için onun tabiri ile “ayak takımı”ndan birilerini tutuyor. Daha doğrusu adamlarına böyle bulmalarını söylüyor. O kişiler bulununca da kral bizzat kendisi gidip konuşuyor. Amaç ise tahmin ettiğiniz gibi oturduğu tahta uzun süre kalabilmek.
Sıradan bir insanın kralın tetikçisi olması ve bunun onun hayatını nasıl etkilediğini izliyoruz. Tahmin edeceğiniz gibi çok da olumlu şekilde etkilemiyor bu olay ikinci katilin hayatını.
Son olarak yanınıza kitap almayı sakın unutmayın. 5 dakikalık arada çıkartıp şovunuzu yaparsınız. Okumasanız da kapağını açın sonra geri kapatın. Evet sözüm sana ön sırada oturan arkadaş! Noldu Nobel mi verdiler akşam eve giderken? Tiyatroda bile boş durmam her dakika kitap okurum ben tripleri..
Artisttt ya.
Neyse çok uzun olması ve diyalogların yer yer sıkmasını kenara koyarsak izlenebilecek bir oyun diyebilirim..