Lazzaro Felice
İngilizce’ye Happy as Lazzaro olarak çevrilen İtalya filmi. Bu aralar izlediğim en durağan Avrupa filmiydi diyebilirim. Filmdeki ana karakterin adı Lazzaro. İzlemeden önce sıradan bir isim diye düşünmüştüm ama film ile ilgili diğer yorumları da okuyunca bu ismin inanışlarına göre lazaruz yani isa’nın çarmığa gerildiği esnada gerçekleştirdiği son mucize olarak hayata döndürdüğü kişinin adı olduğunu öğrendim. Zaten filmin mistik bir havası var. İzlemeden önce bu yorumları okusaydım çok daha beğenebilirdim. Ama spoiler korkusu filmden önce yorum okumayı çok mümkün kılmıyor.
Bu arkadaşımız sağlık, temizlik ve iyiliğin yeryüzünde vücut bulmuş hali diyebiliriz. Ne yaparsa yapsın şikayet etmeyen, her durumda başkalarını düşünebilen, her yaptığını diğer insanlar için yapan bir arkadaş. Bu karakteri canlandıran kişi Adriano Tardiolo isimli bir arkadaş. Zaten o kadar güzel oynamış ki gerçek hayatta gözümün önünde birisini öldürse inanmam. Yok ya kurşun başka yerden gelmiş derim. O kadar saf ve temiz bir arkadaş yani.
Bu arkadaş ve beraberindeki onlarca kişi bir çiftlikte kalıyor. Çiftliğin sahibi bunlara para vermiyor. Hatta öyle bir düzen kurmuşki çalışan herkes patrona borcu olduğuna inandırılmış ve her ay sadece borcum ne kadar azaldı acaba hesabı yapılıyor. Bu bölümlerde kapitalizme sağlı sollu darbeler vuruluyor diyebilirim.
Günün birinde Lazzaro yine bir iyilik peşindeyken yüksekten düşüyor ve bayılıyor. Uyandığında ise yıllar geçmiş. Çiftlikten eser kalmamış. O da soluğu şehir merkezinde alıyor ve bir şekilde eski arkadaşları ile karşılaşıyor. Tabi herkes yaşlanmış, malum aradan yıllar geçmiş. Ama Lazzara yıllar önce nasılsa hala aynı. Zaten zamanında yaptığı iyiliklere karşın kendisine sen insan olamazsın demişlerdi. Yıllar geçse de hiç değişmemesinin sonucunda da sen dünyaya ait olamazsın diyorlar. Bu mistik olay sizi hiç rahatsız etmiyor çünkü böyle uzun uzadıya değil azar azar izliyoruz.
Filmin ilk sahnesinden itibaren Lazzaro’nun iyi niyetini, insanlara yardım etme gayesini, temizliğini izliyoruz. Yine filmin sonunda da bu yolda olduğunu görüyoruz.
Gerçekten sizi hiç sıkmayan, ilginizi hiç öldürmeyen bir film olmuş. Çok güzel ince dokunuşlar var. Ama bu dokunuşlar hiç gözünüze sokulmuyor. Hani derler ya ben ortaya bırakıyorum isteyen alır diye. Aynen bu şekilde geçiyor film. Aman bu mesaj önemli izleyicinin gözüne sokalım, aman bu dramı uzatalım kaygıları hiç olmamış (Kilisedeki müziğin bunları takip etmesi mesela bu dediğime çok güzel bir örnek).
Avrupa yine yanıltmadı. Bakalım sıradaki Avrupa filmi hangi ülkeden olacak..