At Çalmaya Gidiyoruz
Sanırım ilk defa Norveç’li bir yazarın kitabını okudum. Kitabın yazarı Per Petterson. Haliyle yazarı da ilk defa duydum. Sonra biraz araştırınca bu alanda yetkili bir abi olduğunu gördüm. Öncelikle kitabın çok durgun bir kitap olduğunu söyleyeyim. Yani öyle bir sonraki sayfada ne olacak, acaba bu bölüm nasıl bitecek, kitabın sonunda katil başkası mı çıkacak gibi atraksiyonlar yok. Kitabı okurken sanki olayların geçtiği sürede okuyormuşsunuz gibi oluyor. Çok durağan bir kitap. Nuri Bilge Ceylan filmini çekse minimum 6 saat o kadar diyeyim.
Ana karakterimiz Trond adında bir dayı. Kendisi ununu elemiş eleğini asmış ve bir dağ evine yerlermiş. İşte odun kesmedir, domates ekmedir o tarz şeylerle ilgileniyor. Bir tane köpeği var araları çok iyi. Arkadaş gibiler. Bunun dışında dayının pek bi sosyal hayatı yok. Mahalleden bi iki arkadaşı var. Arada onlarla takılıyor. Arada da geçmişe gidip anılarını yaşıyor kendi kendine.
Zaten kitabın keyifli yerleri de burası, bu adamın hayatı buraya nasıl gelmiş. Geçmişi anlatan yerlerde ailesi ile olan olaylar, özellikle babası ile, işte efenim daha sonra kızı ile yaşadıkları, annesinin babası ile yaşadıkları, babasının arkadaşının annesi ile yaşadıkları ( lan noluyo hani durağandı kitap dediğinizi duyar gibi oldum, detay yok sadece bu kadarı var)..
Yani böyle okurken bi içiniz sıkılıyo, bi vay anasını ya diyosunuz, sonra nadir de olsa gülümsüyosunuz. Öyle bir kitap işte.
Dediğim gibi kasvetli bir film için hazır senaryo bence. Son olarak kısa sürede bitirmeye çalışın çünkü hikaye geriye doğru ilerliyor nerdeyse, günde 3-5 sayfa okursanız kitap 6 ayda biter..