Rüzgar Gibi Geçti
Sanırım bu zamana kadar okuduğum en uzun kitap. Bir ara kitabı okumayıp filmini mi izlesem dedim ama o da dört saate yakınmış. Öncelikle kitap da film de gelmiş geçmiş “en”ler listelerinde yer alıyor. Yani her okuyan ve izleyen 10 kişiden 11’i beğenmiş. Daha pozitif bir önyargı olamaz başlarken. Beni korkutan iki şey vardı, birincisi kitap çok uzun ikincisi bölüm mantığı yok. İki bölümden oluşuyor 800 sayfalık kitap. Cümleyi bitirip ertesi gün ordan devam etmek çok bana göre değil açıkçası.
Şimdi kitabın detaylarına gelecek olursak çok vakit kaybederiz çünkü dediğim gibi bir milyon sayfalık bir kitap. Ancak ana hatları ile bahsetmek gerekirse, zorlu şartlar altında, ki bu zorlu şartlar havaların soğuması gibi basit şeyler değil savaş şartları, zengin bir ailenin çöküp o aileden bir kadının küllerinden tekrar doğmaya çalışmasını okuyoruz diyebilirim. Tabi bu kadar basit değil, böyle yazınca çok klişe şeyler aklınıza gelebilir. 2022 yılı için klişe evet ama kitabın yazıldığı dönemi düşünürseniz ne kadar öncü bir kitap olduğunu anlarsınız.
Tabi bu sürede savaş öncesi, esnası, sonrası detaylı bir şekilde okuyoruz. Uyum sağlamak zorunda olmak nasıl zor bir olay anlıyoruz. En tepeden en aşağıya düşmek ve oradan tekrar mücadeleye başlamak hiç de kolay olmuyor. Bütün bu olayların içine bir de aşk mevzuları (olmazsa olmaz sene kaç olursa olsun) girince iyice zorlaşıyor hayat.
Kitabı çok uzun sürede bitirebildiğim için malesef akıcı bir okuma olmadı. Aslında iyi başlamıştım ve keyif alıyordum ama bir süre sonra sıkıldım ve çok az okumaya devam ettim. Böyle olunca da hikayeden koptum sanırım. Okudukça pembe dizi moduna girdi kitap benim için ve keyif almamaya başladım.
Vakit bulursam filmini de izlemek istiyorum ama 4 saatlik bir filmi 3 güne bölmem gerekecek sanırım.