The Trial of the Chicago 7
Netflix’te yapımı bir film. Gerçek bir olaydan esinlenmiş. Tabi hem olay, hem dava süreci hem de sonucu ayrı ayrı etkileyici. Peki olay ne diyecek olursanız; Vietnam savaşını desteklemeyen grupların eylem yapmasıyla başlıyor her şey diyebiliriz. Farklı gruplar bu konuda hem fikir. İşte bilmem nereli öğrenciler grubu, falanca meslek grubu vs. Kişiler, gruplar, temsil ettikleri kişiler farklı ama amaçları aynı. ABD’nin Vietnam’a asker göndermesini istemiyorlar. Bunun içinde yerel olarak girişimleri var ancak en etkileyici olanını Chicago’da yapmaya karar veriyorlar. Çünkü orada devlet ulusal bir toplantı yapıyor.
The Hater
Orjinal adı Sala samobójców. Hejter olan Polonya filmi. İşin içine avrupa girince pozitif yaklaşıyorum açıkçası film kaliteli çıkacak diye. Bu film de bubu haksız çıkarmadı. İnanılmaz özgün bir senaryo değil ama oyunculuklar ve akış filmi çok izlenir kılıyor. Başrolde Maciej Musialowski isimli bir arkadaş oynuyor. Açıkçası çok da iyi oynuyor. Tek başına sürüklemiş filmi. Etrafındaki oyuncuları toplayın yarısı kadar kıymeti yok o kadar diyeyim. Hikayeye gelecek olursak.
Brittany Runs a Marathon
Film aramayla uğraşmak istemeyip şöyle çerez birşeyler izleyelim dedik. Sonucunda da başrolünde Jillian Bell‘in oynadığı bu filmde karar kıldık. Açıkçası yazacak çok da bir şey yok. Çünkü filmin çok fazla türevi mevcut. Hayatından memnun olmayan birisinin kendisine bir hedef koyarak o hedef doğrultusunda ilerlemesini konu alıyor. Buradaki hedef de New York maratonunda koşabilmek. Tabi bu kapsamda bir çok şey değişiyor Brittany’nin hayatında.
Kafamda Bir Tuhaflık
Son zamanlarda okuduğum en güzel kitap. Yazarı Orhan Pamuk. Kendisinin daha önce hiç bir kitabını okumamıştım. Muhteşem bir giriş oldu. Yani bir hikaye nasıl bu kadar klişe gibi görünüp bu kadar sürükleyici olabilir bilmiyorum. Okurken bir sonraki sayfayı tahmin ediyorsunuz ama yine de okurken en ufak bir heyecan kaybı olmuyor. Ya da ne bileyim benzer hikayeler aklınıza geliyor ama kitaptaki sanki daha bi kanlı canlı gibiymiş oluyor. Gerçekten çok beğendim kitabı.
Three Identical Strangers
Şimdi gelelim son yıllarda izlediğim en değişik filme. Aslında filmden ziyade bir belgesel. Çünkü yaşanmış bir olay. E ne var bunda binlerce yaşanmış hikaye var filmi çekilen diyebilirsiniz. Hele bi durun daha bahsetmedim. 3 kardeşin hikayesini izliyoruz ve dinliyoruz. Robert Shafran, Michael Domnitz ve Howard Schneider üçüz kardeşler. Birbirlerini 20 yaşında tanıyan 3 kardeş.
Algernon’a Çiçekler
Kitap Daniel Keyes tarafından 1959 yılında yazılmış. Yıl bilgisini bilmiyordum ve çok daha güncel bir kitap sanıyordum açıkçası okurken. Şu an kitaba ve yazara saygım bir kat daha arttı. Günümüzde kitaptaki kurgu çok klişe olabilir ama 60 sene önce böyle bir hikaye yazmak gerçekten çok başarılı. Kitabın konusuna gelecek olursak, insan zekasını artırmak için yapılan bir deney söz konusu. Tahmin edeceğiniz üzere deney önce hayvanlar üzerinde yapılıyor. Başarılı sonuç ise ilk defa Algernon isimli bir farede alınıyor. Tabi başarılı kavramı oldukça göreceli.