The Boy Who Harnessed the Wind
Sanırım Netflix yapımı olarak izlediğim en güzel film. Başrollerde Chiwetel Ejiofor ve Maxwell Simba oynuyor. Hikaye ise yaşanmış bir olay. Hatta olayı yaşayan kişi bunun kitabını da yazmış. Olaylar Afrika’da geçiyor. Tahmin edeceğiniz gibi zor şartlar mevcut. Yine tahmin edeceğiniz gibi “the boy” bu zor şartlarda güzel şeyler yapmış.
The Favourite
Yine oskara aday filmlerden devam ediyoruz. Bu sefer en iyi kadın ödülünü kazanan Olivia Colman‘ı izledik başrolde. Yanında ise Emma Stone ve Rachel Weisz yer alıyor. Hikaye ise 18. yüzyıl İngiltere’sinde geçiyor. Dönemin kraliçesi Queen Anne ve etrafındaki iki kadın ile olan ilişkilerini izliyoruz. Yardımcısı olan Lady Sarah’ı fikirlerinden oldukça faydalanıyor. Hatta o ne derse emirlerini o şekilde veriyor. Sonra anlıyoruz ki ikilinin gizli bir ilişkisi var. Buraya kadar sorun. Ancak saraya mutfakta yardımcı olarak çalışmaya gelen Abigail işin rengini değiştiriyor.
Green Book
Sonunda güzel bir film izledim. Hatta son yıllarda izlediğim en güzel filmlerden diyebilirim. Zaten en iyi dalda film oskarını da almış. Kimileri yokluk olduğu için çok güzelmiş gibi geliyor demiş. Evet bir yokluk söz konusu, çok kötü filmler var ama bu filmin de hakkını yememek lazım. Gerçekten hem oyunculuk hem hikaye çok başarılı. Film dram ve komediyi çok güzel birleştirmiş. Başrollerde Viggo Mortensen ve Mahershala Ali bulunuyor. Ali geçen sene olduğu gibi bu sene de en iyi yardımcı erkek oskarını kazanmış bu rolü ile.
BlacKkKlansman
Her sene klişe haline gelen bir olay var. Oskar adayı filmler açıklandığında, kesinlikle eşcinsellik barındıran ya da siyahilere karşı yapılan ayrımcılığı anlatan bir film oluyor. Genelde de bu filmler ödül kazanıyor. Bu sene de bu film o kategoriden aday gösterilmiş bence. En iyi uyarlama ödülünü de kazandı. Gerçi haksızlık etmemek lazım dram dolu bir film değil. Yani ayrımcılık olayını çok göze sokmamışlar ama yine de farklı sahnelerde bir çok kez dile getiriliyor.
Organize İşler: Sazan Sarmalı
Sinemaya da gidemiyoruz bu hafta sonu gitsek mi derken Netflix sürprizi ile karşılaştık ve filmi bu ortamda izledik. Seri filmi olduğu için insan ister istemez iki film arasında bir bağ var mı yok mu merak ediyor. Yokmuş. Oyuncu kadrosunda önemli değişiklikler var. Ezgi Mola ve Kıvanç Tatlıtuğ katılmış kadroya. Çok da güzel olmuş. Ama Cem Yılmaz yok bu da çok da kötü olmuş. Ucundan da olsa Ata Demirer var bu da çok gereksiz olmuş.
A Star Is Born
Henüz açıklanmamışken oskar adayı filmleri izleyelim dedik ve bu filmi izledik. Puanı yüksek, oyuncular bilindik. Ne kadar kötü olabilir ki dedik. Sonuçta 8 dalda oskar adayı. Başrolde Bradley Cooper ve Lady Gaga var. Bradley ayyaş, dağınık, müşkülpesent bir şarkıcıyı canlandırıyor. Gaga ise arada şarkı söyleyen, sesi güzel birini. Bu ikili bir şekilde bir araya geliyor ve Gaga’nın yükselişi başlıyor.