Kule
William Golding tarafından yazılan kitap ilk olarak 1964 yılında basılmış. Günümüzde popülerliğini yitirmeyen bir kitapmış kendisi. Kitabın konusu farklı yerlerde kullanılan bir tema aslında. Kitap bir adanmışlık hikayesi. Kendisini bir takıma, bir cemiyete, bir aileye vb. adayan kişilerin filmini veya dizisini illaki izlemişsinizdir. Bu kitapta ise Rahip Jocelin kendisini bir inşaata adıyor. Tabi böyle yazınca çok yapısal oldu. Şöyle söyleyeyim; Jocelin dayı kilisesine bir kule yapmak istiyor. Ama öyle böyle değil bunun ilahi bir emir olduğu düşünüyor. Bu uğurda varını yoğunu ortaya koyuyor.
Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu
Öncelikle şunu belirtelim, film Naim Süleymanoğlu’nun spor hayatını anlatmıyor. Tabi ki başarılarından rekorlarından bahsediliyor ama ana konu o değil.
Uzun süredir izlemek istediğim bir filmdi. Pandemiden önce sinemalardaymış ama sanırım çok kısa bir süre kaldı vizyonda. Yarasaydı, virüstü derken bir daha da hiç bir yere gelmedi film. Sonunda Netflix beklenen hareketi yaptı ve filmi bünyesine kattı. Geldiği günün akşamına da izledik. Beklediğimize de değdi. Cep herkülünü Hayat Van Eck canlandırmış. Baya da benziyor kendisine.
Demir Ökçe
Jack London tarafından yazılan kitap ilk olarak 1907 yılında basılmış. Yazılalı 100 seneden fazla olsa da hala günümüzle büyük ölçüde uyuşuyor kitabın yazdıkları. Toplum ayrışmış durumda. Takımlar ise şu şekilde diyebiliriz; otorite, sırtını otoriteye dayayanlar, orta direk ve işçi sınıfı. Tabi bu sınıflar hem kişiler hem de kurumlar için geçerli. Sınıflar arasında bir uçurum var. Tabi bu uçurumu ortadan kaldırıp eşitliği sağlamak isteyen kişiler mevcut. Bu denli köklü bir değişiklik için de kan dökülmesi çok sıradan bir olay.
Dönüşüm
Yine adını yıllardır duyduğum ama okumadığım bir kitabı bitirmiş bulunuyorum. Zaten çok kısa bir kitap. Hepi topu 104 sayfa. Yazar Franz Kafka. Gerçekten 1915 yılında şöyle bir kitabı yazabilen birisi sıradan bir yazar olamaz. Şu an bile çekilen bir çok bilim kurgu filminden daha orjinal bir hikayesi var.
Vivir Dos Veces
İngilizce’ye adı Live Twice, Love Once olarak çevrilen Netflix filmi. Tabi oyuncuların hiç birini tanımıyorum. Hikaye biraz değişik gelmişti. E puan da 7 üzeri izleyelim dedik. İzledikçe olayların çok da değişik olmadığını gördük. Yani hikaye özgün olabilir ama işleyiş, akış, sonuç hiç yaratıcı değil diyebilirim.
Bayi Toplantısı
Kadrosunda Ibrahim Büyükak, Onur Buldu, Dogu Demirkol ve Büsra Pekin gibi tanıdık isimleri bulunduran sözde komedi filmi. Sözde diyorum çünkü bir kere bile gülmedim, gülemedim. Standartlarımda öyle inanılmaz yüksek değil. Hatta “Bayi Toplantısı” ismine bile hafiften tebessüm ediyorum. Ne bileyim aklıma Şener Şen’in “yaz kızım 100 torba çimento” ile başlayan sahnesi geliyor. Gülmeye motiveydim açıkçası. Ama olmadı. Gerçekten çok çabalamışlar gülmeyelim diye. Öncelikle şu yöresel olayları yapamıyoruz bi bırakalım artık. Bir Konya’lı, bir Antep’li, bir Erzurum’lu. Bir de karadenizli beklerdim ama koymamışlar nasıl olduysa. Kötü bir taklitle uyy uşağum diye gezerdi olsaydı o da.