Beautiful Boy

Amazon’un video hizmetinin hakkını verebilmek için elimizden geldiğince çalışıyoruz. Bu kapsamda başrollerinde Steve Carell ve Timothée Chalamet‘in oynadığı bu filmi izledik. Film gerçek bir hikaye. Baba oğul arasındaki bir yaşam mücadelesini izliyoruz. Tabi böyle deyince ikisi ıssız bir adaya düşmüş de orada hayatta kalmaya çalışıyorlar gibi oldu. İzlediğimiz hayat mücadelesi bağımlı bir oğul ve ondan vazgeçemeyen baba.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın akıcı ve etkileyici romanı. Kitabı okurken hemen her olay gözünüzün önünde canlanıyor. Betimlemeler ve anlatım çok başarılı. Hatta sadece olaylar ve mekanlar değil karakterlerin mimiklerini bile hayal edebiliyorsunuz. Tabi burada karakterlerin orjinalliği çok önemli. Öyle her zaman karşınıza çıkacak bir karakter değil kitaptaki kahramanımız. Bir saat aşığı “Hayri İrdal”. Kendisi gerçekten çok naif bir adam. En azından etrafınki insanlar değişene kadar öyle.

Gleason

Amazon Prime Video üzerinde izlenebilecek neler var diye bakarken gözümüze çarpan belgesel. Aslında tam belgesel demek doğru değil çünkü adamın kendi kaydettiği görüntüler filmin çoğunu oluşturuyor. Eski amerikan futbolu oyuncusu Steve Gleason‘ın ALS teşhisi konulduktan sonra filme aldığı anları izliyoruz. ALS nedir diyecek olursanız Stephen Hawking’in hastalığı demem yeterli olur sanırım. Tabi videoları ardı ardına izletip bitirmiyorlar. Gayet güzel bir akış ve anlatım söz konusu. Hastalığa dair, hastalık sürecinin ne kadar zor olduğuna dair bilgiler ediniyoruz.

Aylak Adam

Yusuf Atılgan tarafından yazılan kitabın adını duymayan yoktur herhalde. Ben de yıllardır kitabı sağda solda görüp duysam da okumak 2020 yılına nasip oldu. Öncelikle şunu belirteyim, kitabı bitirdikten sonra insanlar acaba sevmiş mi sevmemiş mi diye biraz yorum okuyayım dedim. Yorumların büyük çoğunluğu “okurken kendimi gördüm, resmen beni yazmış, kitabı okurken her sayfada empati yaptım” vb. şeklinde. Bu yorumları yazanların en az %90’ı 9-6 işe gitmiyorsa ben de neyim. E bunda ne var diyecek olursanız, Aylak Adam’ı tanısanız hak verirsiniz.

Amok Koşucusu

Stefan Zweig tarafından yazılan hikaye 1922 yılında basılmış. Bu kitap 60 sayfa yani bir kere de okunabilecek bir kitap. Kitaba başlarken bu bilgi vardı elimde. Ancak kitabı epub olarak okudum. Sayfa sayısı 140 civarı bir şeydi. Öncelikle sayfalamada bir sorun olduğunu düşündüm, sonra basım farkıdır belki kısaltılmıştır diye düşündüm. Okuyanların yorumlarına bakıyorum, doktor diyorlar gemi diyorlar. Benim okuduğum kitapta öyle bir şey geçmiyor. Henüz oralara gelmedim diye düşündüm. Geç de olsa jeton düştü. Okuduğum bölümün adını “Amok Koşucusu” olarak gördüğümde anladım ki epub versiyonunda Zweig’in farklı kısa hikayeleri de mevcut.

Pigme

Yine Chuck Palahniuk tarafından yazılan bir kitabı bitirdim. Bu kitap da oldukça özgün. Bu yüzden çok sevebilirsiniz veya bu ne la deyip kenara atabilirsiniz. Kitap özellikle Amerika’daki yaşam tarzını eleştiriyor. Tabi normal bir şekilde değil.Kitabın özgünlüğü de bu yaşam tarzını araştırmak için bazı ajanların oradaki ailelerin yanına yerleştirilmesi ile başlıyor.