Radyo-yu Hümayun
Sonunda güzel bir oyuna gidebildik bu sene. Öyle inanılmaz başarılı bir oyun değil ama ortalama üzeri olarak değerlendirebiliriz. Oyunculuklar genel olarak başarılıydı. Konu da ilgi çekiciydi diyebilirim. Bir yandan radyonun icat edilmesi anlatılırken diğer yandan masum bir aşk hikayesi vardı. İlk bölümün gereksiz uzunluğunu hesaba katmazsak toplamda yüzümüzü güldürdü diyebiliriz bu oyun için.
The Guernsey Literary and Potato Peel Pie Society
Başrollerinde Lily James ve Michiel Huisman‘ın oynadığı bir Netflix filmi. Netflix dizi konusunda çıtayı arşa çıkarsa da film konusunda henüz o seviyelere gelmiş değil. Hatta oldukça uzakta diyebilirim. Hele Türkiye içeriğinde düzgün film bulmak gerçekten çok zor. Bu yüzden eli yüzü düzgün olan her filmi izlemek istiyorsunuz. Bu film de hem konu hem puan olarak ortalamanın üzeri duruyordu.
Kış Masalı
Sezonun ikinci oyunu oldu benim için. Sanırım sezonun en kötü oyunu olarak kalacak. Birincisi çok uzun. 2 saat 45 dakika tiyatro için çok uzun. İnanılmaz kaliteli bir oyun olur anlarım ama gereksiz goygoyun döndüğü bu ve benzeri oyunlarda bu kadar uzun süre gerçekten boğuyor. Oturduğunuz yerler ağrıyor öyle diyeyim. İkinci olarak Türk dizisi gibi geldi bana. Shakespeare böyle hayal etmemiştir herhalde ama bizimkiler baya evirmiş bence. Kıskançlık var, sinir var, nefret var, zengin kız fakir oğlan hikayesi var. Var oğlu var..
İkinci Katil
Tiyatro sezonunu da açmış bulunuyoruz. Öncelikle en baştan belirteyim. Tiyatroya kiminle gittiğiniz çok önemli. Oyunun ortasında telefonunu çıkartıp mesaj atan ya da ne bileyim pat diye burası yemek mi kokuyor ya diyen biriyle gitmeyin bence. Oyuna dönecek olursak; çok daha güzel bir giriş yapmak isterdim sezona ama bu sefer böyle oldu. Öyle inanılmaz kötü bir oyun değil ama gereksiz uzun bir oyun diyebilirim. Ayrıca oyun boyunca liseli atışması gibiydi. Her replik kafileyi. “Eğer isterse kralımız can almamızı, sanmasin bırakırız vücutta o başı” yada ne bileyim “sevdiğim kadın koy derse baya şarap, üzüm bahçesini baştan ekerim olsam da harap” gibi bir ton laf duyuyorsunuz. Açıkçası yarım saat sonra falan da sıkmaya başlıyor bu durum.
Ölümlü Dünya
Kadrosunda kimler yok ki? Ahmet Mümtaz Taylan, Alper Kul, Dogu Demirkol, Feyyaz Yigit ve çok da gerekli olmasa da Sarp Apak ve Irem Sak. Son ikiliye gerçekten hiç gerek yoktu. Oyunculukları normalde de ortalamanın çok altında bu filmde de. Hele hele Sarp Apak’a jön muamelesi hiç olmamış. Nerden buldu da Gülse Birsel meşhur etti bilmiyorum ama bu kadar kötü bir oyuncunun hala filmlerde oynayabilmesi gerçekten enterasan. Kendisine yeterince gömdükten sonra filme dönelim.