I Origins

Başrolde Boardwalk Empire dizisinden Jimmy yani Michael Pitt var. Buradaki adı Ian. Kendisi çocukluğundan beri “göz” resmi çekmeyi seviyor. Her renkten binlerce gözün resmini çekmiş. Çektiği en güzel göz resmi de bir gece tanıştığı ama yüzünü göremediği bir kadına ait. Bir parti gibi ortamda tanışıyorlar ve resmini çekiyor ama maske olduğu için yüzünü göremiyor. Aklında çıkartamıyor tabi o gözleri ve bir şekilde o arkadaşa ulaşıyor. Elindeki tek ip ucu çektiği göz resmi. O resim ile o kadına ulaşıyor ve mutlu mesut yaşıyorlar. Bu mutluluk çok sürmüyor ve bir şekilde bitiyor. Nasıl bittiğini ise söylemeyeyim ağır spoiler olur. Filmin ilk yarısı bu kadar diyebilirim.

Shot Caller

Hapishane kategorisinde çok iyi filmler var. Çok fazla senaryo üretilemese de zamanında çekilen filmler oldukça başarılı. Sıradan bir adam olarak girip oranın kralı olmak ya da olmaz denilen yerden kaçmak gibi olaylar işleniyor genelde. Orada hayatta kalmak için yapılması gerekenler var falan gösteriliyor sık sık. Hayatında bir karınca bile ezmeyenlerin çatır çatır adam öldürür hale gelmelerini çok izledik. Bu filmde de inanılmaz bir senaryo yok bu açıdan. Başarılı bir iş adamı, ailesi ile mutlu mesut yaşıyor. Ta ki bir trafik kazası yapıp birilerinin hayatının bitmesine sebep olana kadar.

The Zookeeper’s Wife

Filmin adını ve afişini görünce çok daha eğlenceli bir şeyler izleyeceğimi düşünmüştüm. Hayvanlarla çok iyi anlaşan bir kadın, onlarla mutlu mesut yaşıyorlar falan diye düşünmüştüm. Ama filmin gerçek bir hikaye olduğunu ve nazi döneminde gerçekleştiğini görünce daha filmin başında yüzüm düştü. Başrolde Jessica Chastain var. Kendisi wife olan. Kocasını ise Johan Heldenbergh oynamış. Bu ikili baktıkları hayvanlar ile mutlu mesut bir bahçe işletiyorlar. Her şey güzel giderken o kara dönem başlıyor ve onlar da bu dönemden etkileniyor. Tahmin edeceğiniz gibi hayvanlın bir kısmı öldürülüyor bir kısmına da el konuluyor. ama bahçe kapanmıyor.

Boardwalk Empire

Bir dizinin daha sonuna geldik. Bu kadar durağan bir diziyi bu kadar çabuk bitireceğimi tahmin etmemiştim. Öyle her bölüm bir aksiyon yok ya da inanılmaz bir suç-gerilim döngüsü yok ama ortam ve oyunculuklar her bölümde efsane diyebilirim. Başrolde Steve Buscemi akmış resmen. Yan oyuncular da çok başarılı. Hele The Wire dizisinde Omar olarak bildiğimiz Michael Kenneth Williams sen nasıl bir kralsın. Çok çok başarılı bir ekip olmuş diyebilirim. Konuya gelecek olursak; 1920’lerin Atlantic City’si diyebilirim. O bölge ve civarının yeni yeni oluştuğu dönemler. Her yer yavaş yavaş değerleniyor ve tahmin edeceğiniz gibi bu durumdan para kazanmak isteyen çok fazla grup var. Ha bir de içki yasağının olduğu yıllar bilgisini de vereyim. Yani her türlü ranta açık ortam.

Master of None

Bu aralar çok film izleyemiyorum. Bunun tek sebebi çok güzel dizilerin çıkıyor olması. Başladığım diziyi bitirmek gibi bir huyum olduğu için araya film almak çok kolay olmuyor. Bu diziyi çok önce bitirmiştim ama yazmaya fırsat bulamamıştım. Açıkçası çok da beğenmediğim için yazmadım. Sadece kayıtlara geçmesi açısından yazayım dedim. Başrolde, bugüne kadar genelde yan rollerde olan Aziz Ansari var. Keşke yan rollerde kalsaymış.

I, Daniel Blake

2017’nin son filmi bu oldu. Bir kişi üzerinden dönen basit bir sistem eleştirisi filmi. Başrolde Dave Johns diye bir dayı var. Konu ise çok sıradan bir olay. İşsizlik yardımı almak isteyen bir adamın sistem ile mücadelesi. Önce şuraya başvurman lazım, sonra o başvurun filanca yere iletilecek diyorlar. E tamam ben direkt oraya başvurayım diyor olmaz diyorlar. Sonra şu kadar saat iş aradığını bize ispatlaman lazım diyorlar. Kapı kapı iş arıyor dayı ama bulamıyor. Ben iş aradım ama bulamadım diye kuruma gidiyor, e hani kanıt biz nerden bilelim diyorlar. İşlemleri telefon üzerinden de yapabilirsin diyorlar arıyor dayı durumu anlatıyor, bu sefer telefonda alakasız bin tane anket sorusu soruyorlar.